Kılıçdaroğlu'na... Kılıçdaroğlu tweet attığı veya demeç verdiğinde moralim bozuluyor, bütün umudumu kaybediyorum. Oysa her şey ne kadar güzel gidiyorken birden umutsuzluğa kapılıp çöküyorum. Ta ki bu demeç ya da tweet'ini bir an unutana kadar. Kaybetmişsin, ortamı bozma. Şu an ne dediğinin bir önemi yok, ne söylesen, yazsan, ne kadar güzel, sert ya da muhalif üslupla yazsan da toplumda etki uyandırmıyor, gündem olmuyor, karşılık bulamıyorsun. Şimdi de geçtiğimiz dönem de bu böyleydi. Kaybettin. Öyle ya da böyle. Haklı veya haksız ki sana devlet de haksızlık yapmış olabilir, tuzak da kurmuş olabilir, iktidarı vermemiş de olabilir. Ben öyle olduğunu düşünüyorum. Fakat, bir gerçek var, toplumda karşılığın yok, ideolojinden bağımsız olarak etki uyandırmıyorsun, liderlik özelliğin yok. Özgür Özel'in lafı üzerine daha süslüsünü, daha sertini iktidara söylüyormuş gibi attığın tweetler ve beyanatların hiçbir ilgi görmüyor. Moral kaybından başka bir işe yaramıyor. Size tavsiyem, şu
İSTANBULLUYA DARBE! Sandıktan çıkanı AKP kabullenmez ise bu darbe sadece bizi Yüzyıl kadar geriye götürmez; Dünya demokrasi tarihine kara leke olarak geçer! Eski Türkiye'de de aksaklıklar vardı; lakin sandığa darbeyi bırakın sivili, Asker bile yapmamıştı... Bu bir utanç... Vicdanınız elveriyor mu? Masa başında Belediye Başkanı mı tayin edeceksiniz? Türkiye bugünleri hiç unutmayacak... Sivil darbeyi Ak Parti tabanı da kabul etmeyecek! İstanbul'a ve İstanbul'da darbe yapamazsınız; İstanbulluya darbe yapamazsınız! Yüzyıllarımızı heba edemezsiniz! Süreç çok şaşırtıyor; demokrasiye inananları çok şaşırtıyor! Yiyeceğimiz amborgo, kriz ve yalnızlaşmayı bir kenara bıraktım! Halkı tanımamanın tanımı olmaz! Partisi de olamaz! 2002'de iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi'nden geriye kalan tek şey sandık sonucunu tanımayarak; seçim yerine atayarak Başkan tayin etmek! Mesele tarifsiz olup; söz tükenmiştir. Yazacak bir şey kalmamıştır ve yorumsuzdur...