Kılıçdaroğlu'na... Kılıçdaroğlu tweet attığı veya demeç verdiğinde moralim bozuluyor, bütün umudumu kaybediyorum. Oysa her şey ne kadar güzel gidiyorken birden umutsuzluğa kapılıp çöküyorum. Ta ki bu demeç ya da tweet'ini bir an unutana kadar. Kaybetmişsin, ortamı bozma. Şu an ne dediğinin bir önemi yok, ne söylesen, yazsan, ne kadar güzel, sert ya da muhalif üslupla yazsan da toplumda etki uyandırmıyor, gündem olmuyor, karşılık bulamıyorsun. Şimdi de geçtiğimiz dönem de bu böyleydi. Kaybettin. Öyle ya da böyle. Haklı veya haksız ki sana devlet de haksızlık yapmış olabilir, tuzak da kurmuş olabilir, iktidarı vermemiş de olabilir. Ben öyle olduğunu düşünüyorum. Fakat, bir gerçek var, toplumda karşılığın yok, ideolojinden bağımsız olarak etki uyandırmıyorsun, liderlik özelliğin yok. Özgür Özel'in lafı üzerine daha süslüsünü, daha sertini iktidara söylüyormuş gibi attığın tweetler ve beyanatların hiçbir ilgi görmüyor. Moral kaybından başka bir işe yaramıyor. Size tavsiyem, şu
Ümit Özdağ... Kararsız kararsızların, adres arayanların bir anlamda sesi oldu. İktidar ile muhalefet arasına sıkışan... Kuşkusuz ki dili çok kötü, ırki söylemleri de onaylamamız mümkün değil! Fakat, ezilenlerin ve seslerini duyurabilmek isteyen orta eğitimlilerin içindeki sonuç arama içgüdüsüne yönelik duygulara hitap ediyor... Özdağ söylemiyle, Millet İttifakı'na, yani, muhalefete muhalefet ederek zarar veriyor ama aynı dil, aynı yakışıksız dil, toplumun bir başka kesiminden, özellikle Cumhur İttifakı içinden de destek buluyor olmalı... Bu anlamda, her 2 ittifaka da zarar vererek bir orta yol açıyor... Suriyeliler söylemi konusunda toplum 2'ye ayrılmış durumunda gibi bir ifadeyi kullanamayız, bu politikayı, bu hassasiyeti toplumun önemli bir kesimi destekliyor... Öte yandan, İslamcılaşmış milliyetçiliğe bayrak açarak, radikal milliyetçi duygular üzerinden tanımlanan, bir sağ Atatürkçülük dili kullanıyor ki bu da toplumda karşılığı olan bir olgu. Sonuç olarak: Dilin kötülüğ