Kılıçdaroğlu'na... Kılıçdaroğlu tweet attığı veya demeç verdiğinde moralim bozuluyor, bütün umudumu kaybediyorum. Oysa her şey ne kadar güzel gidiyorken birden umutsuzluğa kapılıp çöküyorum. Ta ki bu demeç ya da tweet'ini bir an unutana kadar. Kaybetmişsin, ortamı bozma. Şu an ne dediğinin bir önemi yok, ne söylesen, yazsan, ne kadar güzel, sert ya da muhalif üslupla yazsan da toplumda etki uyandırmıyor, gündem olmuyor, karşılık bulamıyorsun. Şimdi de geçtiğimiz dönem de bu böyleydi. Kaybettin. Öyle ya da böyle. Haklı veya haksız ki sana devlet de haksızlık yapmış olabilir, tuzak da kurmuş olabilir, iktidarı vermemiş de olabilir. Ben öyle olduğunu düşünüyorum. Fakat, bir gerçek var, toplumda karşılığın yok, ideolojinden bağımsız olarak etki uyandırmıyorsun, liderlik özelliğin yok. Özgür Özel'in lafı üzerine daha süslüsünü, daha sertini iktidara söylüyormuş gibi attığın tweetler ve beyanatların hiçbir ilgi görmüyor. Moral kaybından başka bir işe yaramıyor. Size tavsiyem, şu
Telefon ve İnternet Fiyatlarına Getirilen Zam Bilime ve
Bilgiye Karşı Devlet Politikasıdır
AKP iktidara geldiğinde medyanın maksimum %20’lik bölümüne
sahipti. Buna rağmen ilk girdikleri yerel 2014 ve genel 2007 seçimlerinde
başarılı netice aldılar. Bunda etkin unsur;
Uluslararası arenada aldıkları destek; Kemal Derviş döneminde uygulanan
ekonomik politikalarının meyvelerinin tezahürü; iç siyasi aktör; aydın-yazar ve
bilhassa liberal görüşlü düşünürlerin desteğiydi. AKP durumdan vazife çıkararak
geleceğe yatırım yaptı. Doğru-ya da yanlış çeşitli bahanelerle özellikle TMSF
sopasını kullanarak; bir kısmını da FETÖ üzerinden (Tuncay Özkan’ın Kanaltürk’ünü
mali olarak boğarak FETÖ vasıtasıyla satın alması) gibi yayınları ele geçirerek
kendi bünyesine kattı. Geldiğimizde tablo şudur: Görsel ve yazılı yayın
organlarının %99.9 iktidar tarafından ele geçirilmiş ve buralardaki gazetecilik
faaliyeti bitirilerek AKP’nin yalan propaganda aracına dönüştürülmüştür. Bu
durum, ilgili yayınların marka değerini bitirmelerinin ötesinde ters açıdan AKP’yi
de vuran ve adaletsizliği gözler önüne süren; AKP’yi zalim, muhalefeti mağdur yapan
bir süreç. Bir de madalyonun diğer yüzü var ki o da düşük eğitim düzeyli
seçmen-izleyicide bir anlamda beyin yıkama fonksiyonunu şöyle ya da böyle
sürdüren bir sistem. Lakin, seçim neticelerini irdelediğimizde AKP’nin genç
seçmenden oy alamadığını ve kendi seçmen tabakasında orta eğitimli kitlelerde
de bir küskünlüğün tezahür etmekte olduğunu görüyoruz ki bu da AKP için,
gelecek adına kırmızı ışık anlamını taşımaktadır. Bu vaziyette de en etkili
unsurun her geçen bir yıl internet kullanımdaki artışla beraber olarak sosyal
medya kullanımı da artmaktadır. Sosyal medyayı oluşturan WEB tabanlı içerik
daha esnek bir sansür-denetimden geçmenin de ötesinde daha düşük
maliyetlerle yeterli kalitede
bilgilendirici yayınlar yapabilmektedir. Merkez medyadaki gibi işletimi büyük
sermayeli ve bağımlı iş adamlarına değil gazetecilere dayanmaktadır. Bu manada
sosyal medya kullanımı arttıkça muhalif bilgilerin dolaşımı ve hükümete yönelik
eleştiri içerin yapıt veya sunumların halka ulaşımı bir zincir gibi
büyümektedir. AKP’nin büyük sermayelerle yandaşlaştırarak; hatta bunlara devlet
bankalarının kredi sistemini de siyasi amaçlarla belirli kişilere yönelik de
esneterek kendine yönelik olarak sağladığı medya düzeni alternatif internet
medyası karşısında giderek küçülmekte ve dolayısıyla buraya akıtılan para ve bu
alana yapılan psikolojik siyasi baskılar netice veremez konumuna doğru ilerlemektedir.
İnternete yapılan; devletin kontrolünde olan servis sağlayıcıların yaptığı
zamları (Bu arada serbest piyasa düzenleyicisi görevleri olan kurumlarında devlet –hükümet otoritesinde
olduğunu unutmamak gerek.) yine cep telefonunda ÖTV oranının %40 ve %50 gibi
uçuk rakamlara ulaşmasını; sektörde uygulanan
kredi kartına taksit yasağını, internet bilgisini ulaştıran aygıtlar ile
vatandaş arasında bu aygıtların kullanımının yayıgınlaşmasının önünde durmak;
düşük yükleme hızları ile sektörün atılımını, son tüketicinin bilgiye ulaşım
hızını kesmek; yüksek vergi oranlarıyla daha hızlı bilgi edinimini sağlayan üst
düzey internet iletişim araçlarının alımını mümkün olduğunca azaltmak gibi bir devlet politikası uygulandığını
düşünüyorum. Hiçbir antidemokratik yapı bağımsız medyayla ayakta kalamaz.
Bağımsız gazeteciler yazar, ekranda doğruları iletir, toplum bilgilenir ve bu
sandığa normal koşullarda yansır.
Türkiye’de şu an kurulu medya düzeyiyle merkez olarak tabir ettiğimiz
ekranlarda veya yazılı basında muhalefetin sesini duyurabilmesi mümkün mü?
Muhalefete yer vermediklerini ve bunu bir algı yönlendirmesiyle yalan-yanlış kurgularla
okura ve izleyiciye ilettiklerini biliyoruz! Şimdi burada internetin önemini
anlayabiliyor musunuz? AKP, henüz Uluslararası alanda interneti tamamen
kapatabilecek cahil cesaretine ulaşamadığından bunu dolaylı yönden internet
araçlarına ve internet ücretlerine devlet baskısı ile fahiş fiyatlar; aşırı
vergiler ve düşük yükleme hızlarıyla yapmaya çalışıyor. Bu da sansürün
gizlisidir… Tüm aydınları uyarıyorum: İnternete ve internet araçlarına sahip
çıkınız ve bu alandaki gizli AKP sansürüne dirayetli olunuz… Her şey demokrasi
ve özgürlük içindir ve Türkiye buna şu an aç!
Barış
Biner 04.05.2019
www.yazarbarisbiner.blogspot.com
Yorumlar