Ali Babacan İlk Yayınında Olumlu Puan Aldı
Ali Babacan nihayet ekranlar karşısındaydı dün gece... Son derece serinkanlı, ağırbaşlı, kendinden emin, temiz bir görüntüsü vardı. Bazı siyasetçiler vardır ki yıllar onları yıpratır; bazıları da vardır ki yıllar ile daha gençleşir, bir anda keşfedilir, ortaya çıkar ve değeri artar. Ali Bey, AKP'nin çok az sayıdaki makullerinden biriydi; açıkçası birkaç yıl sonra AKP karşıtı bir harekette, geniş bir kesimin ve uluslararası siyasetin de desteğini alarak böylesine parlak bir 'yeniden' bir başlangıç yapabileceğini bilemezdik elbette...
Dün geceki en kritik soru; FETÖ meselesini ustaca yanıtladı, detaya girmedi, yargıya ve adalete vurgu yaptı ve bu konuda serinkanlıydı! 17-25 aralık meselesinde mecburen eski partisinin yanında durdu, durmak zorundaydı...
AKP'yi ve Tayyip Bey'i isim vermeden eleştirmekten de geri durmadı. Cesurdu. İnsan hakları ihlallerine, demokrasiye yönelik tehditlere; Dış ve İç siyasette barış politikası izlememiz gerektiğine ve en önemlisi bireyin devletten daha öncelikli konumlandırılması gerekliliğine, demokrasi olmadan refahın olmayacağına vurgu yaptı.
Babacan, son derece Liberal, Batılı, medeni bir profil çizdi. Dolu konuştu. Her kesimi kucaklayacağını da söylerken; 28 Şubat'a olumsuz vurgu yapması ve türbanı başörtü hakları meselesinde konumlandırması İslamcı seçmene yönelik vurgulardı. Biz laikler, türban meselesini her ne kadar laik devlet politikasıyla yorumluyor olsak da Babacan'ın sağcı ve İslamcı kodlarla yorumlamasına siyasal strateji olarak, eğer AKP'den kurtulmak ve buraya bir alternatif yaratmak istiyorsak; Ali Babacan'ın İslamcı kodlara bir şekilde vurgu yapmasını da bu strateji içerisinde değerlendirmeli ve bu konuda sakin olup kendimizi AKP seçmeni yerine koymalıyız. Şunu da söyleyebiliriz ki Türk seçmeni sağcıdır, dindardır ve Batılı'dır. Her şeye rağmen Batı'nın değerlerinden kopmaz ve radikal İslamcılık ve radikal milliyetçilik ile arasına mesafe koyar. İşte, Babacan'ın Batılı, medeni dindar vurgusu burada önemli ve bardağın diğer tarafını; Osmanlıcı Davutoğlu'nun doldurduğunu düşünüyor ve siyasal strateji olarak ayrı partilerde olmalarının ne kadar doğru bir tespit olduğunu vurgulamak istiyorum. Çünkü; Davutoğlu'nun Babacan grubunun içerisinde olması, Babacan'ın İslamcı partideki geçmişine rağmen Liberalizme ve insan haklarına yaptığı vurgunun alıcısı olan geniş kitlenin Osmanlıcılık idolünü savunan bir grubun orada olması nedeniyle bu harekete zarar verebilirdi. Öte yandan, AKP içerisinde olup Batı'nın politikalarına karşı çıkan ve Liberalizme, insan haklarına mesafe koyan milliyetçi ve hatta Osmanlıcı AKP seçmeninin, ekonomik krizin etkisiyle gidecek bir adres aradığında, yine Osmanlıcı ve fakat AKP'ye göre daha rasyonel ve her şeye rağmen Uluslararası aktörlerle daha uyumlu bir Davutoğlu'nun tek başına AKP'nin bahsini ettiğim milliyetçi seçmen kitlesi için alternatif olabileceğini düşünüyorum...
Gelelelim yeniden Ali Babacan'ın dün akşamki performansına... Demokrasiye önem veren kitleler tarafından tam manasıyla olumlu not aldığını düşünüyorum. Üslubun kalitesi bir yana, partisinin bir ortak akılla hareket edeceği vurgusu son derece önemliydi. Ne diyeyim, bu oturaklı üslupla, demokrasi ve insan haklarına verdiği değerle, kaba, güç ve baskıyla değil akıl, uyum ve strateji milliyetçiliğiyle Ali Babacan'ın arkasındaki rüzgarın fevkalade dolu olduğunu görüyorum... Belli ki Ali Bey, fevkalade kuvvetli bir ekip çalışması yapıyor. Parti kurulduğunda gelen yansımalardan AKP seçmeninin algıdaki seçici frekanslarına bir şekilde girebilirlerse emin olunuz ki değişmesi gereken iktidar artık değişecek ve yeniden demokrasi istikametine döneceğiz. Ve bu yine, biz solcularla değil; sağa karşı sağ alternatif çıkarmakla olacaksa da detayları konuşmanın değil, iktidarı değiştirmenin günü diyorum. Demokrasi bir ilaçtır ve önceliğimizdir. İlacımızı içip, ülkeyi rayına soktuktan sonra demokratik sınırlar için de çok daha farklı alternatifler üretilebilir ve tatlı fikir kavgaları yapılabilir. Babacan için söylemek istediğim son şey ise; Ali Babacan'ın partili Cumhurbaşkanlığını'na son derece karşı olduğuna dair yaptığı vurgu ve alternatif olarak parlamenter rejime de, yarı başkanlığa da dönsek, öncelikli olarak, TBMM'nin yeniden kuvvetli ve işlerli hale getirilmesini söylemesinin önemiydi...
Barış Biner 27/11/2019
www.yazarbarisbiner.blogspot.com
Yorumlar