Ana içeriğe atla

Kılıçdaroğlu'na...

Kılıçdaroğlu'na... Kılıçdaroğlu tweet attığı veya demeç verdiğinde moralim bozuluyor, bütün umudumu kaybediyorum. Oysa her şey ne kadar güzel gidiyorken birden umutsuzluğa kapılıp çöküyorum. Ta ki bu demeç ya da tweet'ini bir an unutana kadar. Kaybetmişsin, ortamı bozma. Şu an ne dediğinin bir önemi yok, ne söylesen, yazsan, ne kadar güzel, sert ya da muhalif üslupla yazsan da toplumda etki uyandırmıyor, gündem olmuyor, karşılık bulamıyorsun. Şimdi de geçtiğimiz dönem de bu böyleydi. Kaybettin. Öyle ya da böyle. Haklı veya haksız ki sana devlet de haksızlık yapmış olabilir, tuzak da kurmuş olabilir, iktidarı vermemiş de olabilir. Ben öyle olduğunu düşünüyorum. Fakat, bir gerçek var, toplumda karşılığın yok, ideolojinden bağımsız olarak etki uyandırmıyorsun, liderlik özelliğin yok. Özgür Özel'in lafı üzerine daha süslüsünü, daha sertini iktidara söylüyormuş gibi attığın tweetler ve beyanatların hiçbir ilgi görmüyor. Moral kaybından başka bir işe yaramıyor. Size tavsiyem, şu

HAMASET SİYESETİ! SEVİYE DÜŞÜK! ESKİ TÜRKİYE ÇOK DAHA KALİTELİYDİ!

  HAMASET SİYESETİ! SEVİYE DÜŞÜK! ESKİ TÜRKİYE ÇOK DAHA KALİTELİYDİ!

 Ve bu da oldu... Joe Biden'ın (ABD Demokrat Parti Başkan Adayı) ülkesindeki gazeteye verdiği herkese açık mülakatta kullanmış olduğu ifadeleri yeniymiş gibi kamuoyuna servis ettiler... Medya bombardımanına başladılar... 7 ay buzdolabında tut ve algıyı çarpıtarak ele geçirdiğin medya ile kullan kullanabildiğin kadar... 7 ay önce görmedin mi? Neden görmedin? Gördüysen neden tepki vermedin? Kaldı ki siyasettir, çok su kaldırır... Ortak çıkar elverirse yine kucaklaşırsın, geçmişte olduğun gibi(!) Siyasetin doğasında tercihler vardır ve bunlar ortak çıkarlara göre değişir! Buradan Türm Dünya ülkemize karşı gibi bir algı çıkarmak seçmeni kandırmaya çalışmaktır... 

Bildiğim bir şey varsa o da şu: Karaladığınız eski Türkiye bugüne göre çok daha demokrattı ve siyasette belli bir üslup ve saygı vardı... Saygı, sadece muhalefet liderlerine ve basına karşı olan bir saygı değil, seçmene karşıydı aynı zamanda... Algılarla, seçmenin algılama düzeyiyle bu kadar oynamak, seçmeni değersizleştirmek, siyaseti yerlerde sürüklemek, bu derecesizliğe ve seviyesizliğe inmemişti en azından(!) Vıcık vıcık hamaset... Çıkar buzdolabından, unuttur gündemi... Vatandaşın hayatı için ne yapabilirsin, onu söyle? Demokratikleşecek miyiz? İnsan hakları ihlalleri giderilecek mi? Yaşam kalitemiz artacak mı? Neden her geçen gün fakirleşiyoruz? Ben size söyleyeyim... Bu algı da tutmadı... Berat Albayrak Bey'in maaşını dolarla mı alıyorsun? ... algısı tutmadığı gibi... AKP'den önce buzdolabı yoktu söylemleri gibi... Lakin, iktidarın algısının arkasına sürüklenen muhalefete ne demeli? Evet! Ayasofya konusunda anlayabildik... Nötr kaldılar, karşı çıkmaları icabederken birazcık da destek verdiler, çünkü, buradan Erdoğan ve seçmenine koz (Yeni bir alan...) vermek istemediler... Lakin, Joe Biden meselesi farklı... Her siyasetçinin iktidara gelmeden önce şeffaf ve kamuoyuna açık olarak düşünce ifade etme hakkı yok mu? Buradan, Joe Biden Türkiye düşmanı gibi bir algıyı çıkarmak gündemi hamaset ile meşgul etmekten öte değil ve muhalafetin vatan-millet-Sakarya edebiyatı yapmasına da gerek yoktu aslında... Suçu olmayan muhalefet; neden kendilerinde eksik gedik arar gibi mevzuya Erdoğancı üslupla giriyor... Bu siyaseti artık buzdolabına kaldırmalıyız... Türk insanı eminim ki zekidir ve bu hamaset ve algılara yenik düşmüyecektir... AKP'nin köhne medyası dışında bir de sosyal medya var... Ve inanın bana, sosyal medyanın ileri gelen aydınları AKP'nin bu Orta Çağ siyaset anlayışını ti'ye alıyor... Haksız sayılmazlar! Türk milleti zekidir...


DÜN GECE HALK TV'DE ÖYLE BİRİ VARDI Kİ...

Yatmaya hazırlanıyorum... Telefonumu şarja taktım... Bir de normal medyada (TV'de) neler oluyor diye şöyle bir bakayım dedim... Youtube'daki haber kanallarını izlemekten TV izlemeyi  uzun süredir ihmal ettiğimi düşündüm... Sonuçta, buralarını da izleyen bir kitle var hala ve bu gündemi de es geçmemeliyim diye düşündüm... Ve ilk tıkladığım kanal Halk TV oldu. Bir hanımefendi konuşuyordu ama ne konuşma... Öyle bir iletişim, öyle bir cümleler... Sıfır hamaset! Tamamıyla bilimsel konuşuyor, el ve yüz mimiklerine çok dikkat ediyor, gülücükler saçıyordu... Gazeteci Özlem Gürses'in konuğu bir siyasetçiydi... Bir anda, karşımda Kanada, Finlandiya, Norveç Hollanda vb. ileri demokrasi ülkelerinin başbakanı konuşuyor sandım... Türkçe konuşuyordu ama sıfır hamasetle, bilimsel tonda ve son derece iyi bir iletişim becerisiyle konuşuyordu ki adeta büyülendim... Bu da siyasetçi ve üstelik olması gereken siyaset dili... Bir AKP'li siyasetçilerin hamastine bakınız bir de bu Hanımefendiye... Siyasette çağ mı atlıyoruz? Sözün özü: Konuşan kişi, Deva Partisi'nde iletişimden sorumluymuş... Genel başkan yardımcısıymış... Tebrik ederiz; Sanem Oktar hanımefendiyi ve bu tercihi yapan Deva Partisi'ni... Hamaset gidecek ileri demokrasi gelecek ve hala umut var diyorsam, bunu Sanem Oktar hanımefendinin gözlerinden ve o güzel siyasi dilinden okuyorum... Ak Partili siyasiler konuşurken yaşlandığımı hissederim; Deva Parti'nin iletişimden sorumlu, genel başkan yardımcısı Sanem Oktar, beni, geleceğimiz konusunda umutlandırdı... Çok yaşasın... Başbakan olarak görelim kendisini...

Barış Biner ile Tarafsız Haber 17.08.2020

www.yazarbarisbiner.blogspot.com


Yorumlar

Popüler Yayınlar

Telefon ve İnternet Fiyatlarına Getirilen Zam Bilime ve Bilgiye Karşı Devlet Politikasıdır

Telefon ve İnternet Fiyatlarına Getirilen Zam Bilime ve Bilgiye Karşı Devlet Politikasıdır AKP iktidara geldiğinde medyanın maksimum %20’lik bölümüne sahipti. Buna rağmen ilk girdikleri yerel 2014 ve genel 2007 seçimlerinde başarılı netice aldılar. Bunda etkin unsur;   Uluslararası arenada aldıkları destek; Kemal Derviş döneminde uygulanan ekonomik politikalarının meyvelerinin tezahürü; iç siyasi aktör; aydın-yazar ve bilhassa liberal görüşlü düşünürlerin desteğiydi. AKP durumdan vazife çıkararak geleceğe yatırım yaptı. Doğru-ya da yanlış çeşitli bahanelerle özellikle TMSF sopasını kullanarak; bir kısmını da FETÖ üzerinden (Tuncay Özkan’ın Kanaltürk’ünü mali olarak boğarak FETÖ vasıtasıyla satın alması) gibi yayınları ele geçirerek kendi bünyesine kattı. Geldiğimizde tablo şudur: Görsel ve yazılı yayın organlarının %99.9 iktidar tarafından ele geçirilmiş ve buralardaki gazetecilik faaliyeti bitirilerek AKP’nin yalan propaganda aracına dönüştürülmüştür. Bu durum, ilgili yayınları

HAK YİYORSUNUZ; ÇALDILAR DİYEREK İFTİRA ATIYORSUNUZ? ÇAMUR AT İZİ KALSIN MI?

HAK YİYORSUNUZ; ÇALDILAR DİYEREK İFTİRA ATIYORSUNUZ? ÇAMUR AT İZİ KALSIN MI?   Türm yaşananlar gözlerimizin önünde oldu! Azıcık bir idrak seviyemiz varsa 31 Mart gecesinden bu yana yaşananları hayretle ve üzüntüyle karşıladık! Bunun için bir siyasi partiye mensubiyetimiz gerekmez! Vicdanlar gördü ki önce Binali Yıldırım'ı sansasyonel şekilde önde gösterdiğiniz, gece yarısı İmamoğlu öne geçince veri akışını kestiniz! AKP kazandığında gün ağırınca açıklama yapan YSK sabah saatlerine dek sus-pus oldu! İmamoğlu kazanmıştı! Lâkin, yandaş NTV; CNNTÜRK gibi yayınlarına çıkardığınız sözde yorumcular "Buralarda bir şeyler olmuş! AKP'nin dışındaki, karşısındaki bir yapı örgütlü davranmış! Seçmen pusulasındaki kaydırmalar Gezi gibi bir organizasyonu andırıyor! Bu tesadüf olamaz!" Bile dedirttiniz(!) Ele geçirdiğiniz sözde merkez'le! Ve utanmadan program sunucusuna dedirttiniz ki "Efendim, İstanbul seçimlerini konuşmayacağız! Orası yargıda!" Yahu İmamoğlu almış, i

AKP KENDİ SONUNU HIZLANDIRDI!

AKP KENDİ SONUNU HIZLANDIRDI   YSK'nın seçim tekrarı kararını alırken nasıl bir hukuk garabetine yol açtığını ve kamuoyu vicdanında seçim tekrarına yönelik bir kabullenme olmadığını bir önceki yazımızda belirtmiştik.   Şimdi soru cevap metoduyla detaylayalım.     Bu karar neden AKP'nin sonunu hızlandırdı? AKP ve Tayyip Bey hakkında seçimi kaybetse de (Kaybetseler de) iktidarı devretmezler imajı vardı. Bu algının pekişmesine zemin hazırladılar ve bugüne kadar savundukları sandık meşruiyetleri kavramlarını zedelediler.  İstanbul seçiminin tekrarının kamuoyu vicdanında karşılık bulabileceği bir hukuki altyapısı olmaması vesilesi! 2. olarak yapılan seçimin kazananı olsalar dahi İmamoğlu'nun oturduğu koltuğu 45 gün sonra devralmaları iç ve dış kamuoyunda hoş karşılanmayacaktır!.. Bir hak gaspı olarak addedilecektir muhtemelen! Burada sadece İstanbul Büyükşehir Başkanının değil AKP ve Tayyip Bey'in meşruiyetinin zedelenmesi vaziyeti olacaktır ki bu kayıp şu an orada İmam

CHP'NİN DİKKAT ETMESİ GEREKEN HUSUS YENİDEN DEMOKRASİ

CHP'NİN DİKKAT ETMESİ GEREKEN HUSUS YENİDEN DEMOKRASİ CHP'nin dikkat etmesi gereken husus Haksız, hukuksuz bir şekilde seçim tekrarlanıyor olsa da muhaliflerin, özellikle CHP'nin seçimi çantada keklik gibi görüp yanıltıcı bir rehavete katılmaması gerekir! Onbinlerle ifade edilen bir fark seçim matematiğinde önem arzeden bir makas değil! Bugünden gördüklerimiz AKP ve CHP dışındaki diğer partilerden İmamoğlu'na yöneliş daha fazla olacak orantısal olarak... Lâkin, buraya da matematiksel olarak çok büyük değer arzetmemek gerek.  Oy kullanmamış olan Yedi Yüz Bin seçmeninde aynı şekilde hepsinin düzenli olarak oy kullanacağı ve tamamının AKP'ye oy vereceği safsatası bir mahalle dedikodusu ve algı çalışmasından öte değil. Yüzdelik dilim olarak ne kadarının sandığa gideceği bir yana gidenlerin eğilimlerinin matematiksel olarak AKP'nin ortalamasını hangi Yüzdelik veya Bindelik dilimde lehte etkileyeceği meçhul! İmamoğlu'nun mağduriyetten yana oy kazanacağı tahmi

AKP ve YSK Türkiye'yi Ateşe Attı! Hukuksuz Çılgınlık!

Ne YSK'DAN NE AKP'DEN BÖYLE BİR ÇILGINLIK BEKLEMİYORDUM! TÜRKİYE'Yİ UÇURUMA...  Bazen medya vasıtasıyla manipülasyon olabilir. Manipülasyon vasıtasıyla, yalanın kuyruklu tekrarı algılarda sonuç verebilir. Siyasetin propaganda taktiğidir. Yalandan doğru üretme taktiği, sınırları ve algıları zorlama; zoraki sonuçtur ki demokratik değerlerin yerleşmediği veya demokrasinin rafa kalktığı ülkelerde sirayet eder. Belirli bir mantık sürecini işleten düşünürler olarak seçim gecesinden bu yana yaşananları; Anadolu Ajansı'nın İmamoğlu'nun öne geçmesinden sonra veriyi kesmesinden; Binali Yıldırım'ın 3000 oyla kazandık açıklaması yapmasından ve İmamoğlu'nun ipi göğüslediğinin neticelenmesinden sonra AKP'nin kazandığını ima eden pankartları astırmasından kafalardaki tuhaf şeyler oluyor düşüncesinin ilk işaretleriydi! Ne var ki iktidar medyasında yayınlanan ve adeta zekamızla dalga geçen bir şeyler oldu yayınları ve AKP sözcülerinin açıklamaları da kamuoyu vicdanın

İmamoğlu'nu anlamaya çalışın...

İmamoğlu’nu anlamaya çalışın…. Yeniden merhaba. Uzun süredir yazmıyordum. Yazmayı özlemişim. Şimdi, öncelikle CHP’nin Büyükşehir Belediye Başkan Adayları hakkında yazmak isterim. CHP tabanında çok büyük bir heyecan yaratmadığının farkındayım. Lakin, Türkiye zorlu bir süreçten geçiyor. Türk siyaseti 2002 süreciyle beraber bilhassa 2007 yılından itibaren dozajı giderek artan bir boyutta kutuplaşma sendromuna girdi! Bu durum, AKP genel başkanı tarafından bizzat yaratıldı. Neticeye tabanlarını ayakta tutarak gidebildiklerini gördüler. Bunun, siyasi kültürümüze, demokratik değerlerimize, ülkenin motivasyonuna yaratabileceği olumsuz etkileri dikkate almak istemediler. İktidarı kaybetmeleri halinde Siyasal İslam’ın yeniden böylesine denetimsiz ve rahat hareket edebileceği, kanun tanımayacağı, ideolojik hayallerinin fiiliyata dökülebileceği böylesine bir ortamı bir daha bulabilmenin zorluğunun farkındaydılar! Oysa, kanun tanımazlık ve kutuplaştırma ortamında zarar verdikleri tek şey, hak, hu

MEMDUH BAYRAKTAROĞLU'NDAN BOMBA AÇIKLAMALAR! 2002 SÜRECİ...

MEMDUH BAYRAKTAROĞLU'NDAN BOMBA AÇIKLAMALAR! 2002 SÜRECİ... Memduh Bayraktaroğlu Youtube kanalında çok önemli açıklamalarda bulundu. AKP'nin iktidara geliş sürecini irdeledi ve bu kadar tesadüfün tezahür edemeyeceğini; kurgu olasılığını vurguladı. Bayraktaroğlu o dönem Çiller'in danışmanıydı. Gelelim vurguladıklarına... Tayyip Bey'in bir TV programıyla parladığını ve o günün koşullarında Uğur Dündar'ın Deniz Baykal'ın karşısında Tayyip Bey'i tek başına programa birebir çıkarmış olmasının Tayyip Bey'in yıldızını parlattığını söyledi. Ben, Uğur Bey'in böyle bir proje içinde olduğunu düşünmüyorum, ha keza Sn. Bayraktaroğlu'da muhtemelen düşünmüyordur. Lakin, Ülkemizdeki sol sağ dengeleri açısında BOP'un da Ilımlı İslam'ı semizletmek manasında bir görev aldığını ve o günlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı dışında Ulusal çaptaki en büyük sıçramasındaki bir vesile olarak görüyorum bu birebir Açıkoturumu... Sn. Bayraktaroğlu yine T

Seçim Tekrarı Olmaz

Seçim Tekrarı Olmaz İstanbul seçimi tekrar edilmez! Hukuki altyapısı yok! Tayyip Bey muhalefetin boykot edebileceği ve sandık meşruiyetini kaybedebileceği (Özellikle Uluslararası alanda) bir riski almaz! İstanbul'u kaybetmeleri kayıp! Lâkin seçim tekrarı daha büyük kayıp! Tekrar iddialarını şehir efsanesinden öte görmüyorum! Böyle bir gündemin işletilmesi tesadüf değil; lakin AKP kurmayları bunu her ne kadar CHP ve İmamoğlu'nun meşruiyetini sorgulatmak, tabanı ve partiyi diri tutmak adına yapıyor olsalarda Uluslararası arenada meseleyi sıcak tutmanın prestijlerini zedelediğini görmüyorlar mı? Yenilginin getirdiği psikoloji üzerine yapılan hatalar sinsilesi olarak değerlendiriyorum... Lâkin, sadece partilerine değil Türkiye'nin demokrasi geleneğine de zarar veriyorlar... Dedikodusu bile... Erdoğan'ın Güçlü Olduğu Algısı Yanlış  Erdoğan sanıldığı gibi tek başına herşeyi etkileme/ayarlama gücüne sahibolsaydı; iddiası olan Büyükşehirlerin %90'ını kaybeder miydi siz

YSK NEREYE KOŞUYOR?

YSK NEREYE KOŞUYOR? Değerli okurlar... İlgi ve alakanız üzerine, ''YSK GEREKÇELİ KARARI BİR TÜRLÜ YAZAMADI'' isimli yazımı huzurlarınıza bir kere daha sunuyorum. Yazıyı okumadan önce bugün attığım Tweet iletisini konunun vurgulanması gereken bölümü itibarıyla kayda geçelim önce... Nedir o; '' YSK isnat edilen sandıklarda, sandık kurulu üyelerinin sonuca fiili olarak tesir edecek faaliyette bulunduğunu, seçimin neticesine tesir ettiklerini ispat etmekle yükümlü! Gerekçeli kararda bunu ispat edemezse aldığı karar hukukun temel ilkelerine ve Anayasa'ya aykırıdır!'' YSK'nın gerekçeli kararı geciktirmesi etik değildir! Gerekçeli karar Anayasımızın temel ilkelerine ve hukuka uygun olmak durumundadır. Anayasal bir kurum Anayasamızın temel ilkelerine aykırı hukuk dışı bir karar alamaz. Alınan kararın hukuk ile çelişmesi durumunda YSK'nın ve kararının meşruiyeti tartışmaya açılır. Hukuku hukuk dışılık üzerinden tanımlarsanız zorlama bir durum

Maduro Başkanlık Yetkilerini Hiç Gitmeme Üzerine Kurgulamıştı!

Maduro Başkanlık Yetkilerini Hiç Gitmeme Üzerine Kurgulamıştı! Türkiye'nin rotası konusundaki çıkarı (Rusya rotasında) Maduro ile örtüşüyor. ABD emperyalizminin yapmak istedikleri ve yaptıkları elbette endişe verici. Lâkin; Maduro meşru değil! Sadece ABD değil AB ülkeleri de onu tanımadı! Tanıyanlar demokrasinin olmadığı; tanımayanlar demokrasinin olduğu ülkeler. Bu da ayrı parantez! Maduro neden meşru değil? Çünkü, Başkanlık yetkilerini iktidardan gitmeme üzerine kurguladı! Alternatif Meclis kurdu ve kurguladı. Yargıyı ele geçirip bunu onaylattı! Oysa bir önceki seçimi kaybetmişti ve seçimini kaybettiği Meclis'e ve onun kararına saygı duymadı! Kaldı ki kendi seçimi boykot edildi! Katılım oranı çok düşük! Hile iddiaları var! Hile yapılmamış olsa bile sandığa gidenler %50'nin ALTINDA! Boykot edildi, çünkü kaybettiği seçimi KABULLENMEDİ! Ulusal Meclis onu görevden aldığı halde yasa dışı alternatif üreterek gitmeme üzerine bir düzen kurdu! Yargıyı ele geçirdiğini zaten v