Kılıçdaroğlu'na... Kılıçdaroğlu tweet attığı veya demeç verdiğinde moralim bozuluyor, bütün umudumu kaybediyorum. Oysa her şey ne kadar güzel gidiyorken birden umutsuzluğa kapılıp çöküyorum. Ta ki bu demeç ya da tweet'ini bir an unutana kadar. Kaybetmişsin, ortamı bozma. Şu an ne dediğinin bir önemi yok, ne söylesen, yazsan, ne kadar güzel, sert ya da muhalif üslupla yazsan da toplumda etki uyandırmıyor, gündem olmuyor, karşılık bulamıyorsun. Şimdi de geçtiğimiz dönem de bu böyleydi. Kaybettin. Öyle ya da böyle. Haklı veya haksız ki sana devlet de haksızlık yapmış olabilir, tuzak da kurmuş olabilir, iktidarı vermemiş de olabilir. Ben öyle olduğunu düşünüyorum. Fakat, bir gerçek var, toplumda karşılığın yok, ideolojinden bağımsız olarak etki uyandırmıyorsun, liderlik özelliğin yok. Özgür Özel'in lafı üzerine daha süslüsünü, daha sertini iktidara söylüyormuş gibi attığın tweetler ve beyanatların hiçbir ilgi görmüyor. Moral kaybından başka bir işe yaramıyor. Size tavsiyem, şu
Siyasetçi gazeteciyi tersleyemez, başarı kilidi demokrasi sınırları içerisinde olmalı! Siyasetçinin bir gazeteciyi, 'adeta' azarlaması doğru bir davranış şekli değildir. Siyasetçi, iktidarını ve oy oranını bu davranış felsefesine göre belirleyerek başarı kilidini açıyorsa eğer, demokratlığı, demokrasi anlayışı sorgulanabilir. Bu anlamda, demokrasi dışı bir siyaset felsefesi başarı getirebilir, fakat, bunun ne derece etik olduğu da tartışma konusu olabilecektir. Kısaca, siyasetçiler demokrasi sınırlarının dışına çıktığında başarı kazanabiliyorsa, aslında bunun, başarısnın ve iktidarının da bir kıymeti yoktur. Önemli olan, tırnak içinde, siyaset oyununu kuralları içinde oynayarak mevcut felsefesini veya iktidarını sürdürebilmesidir, aksi halde tartışmaya açık bir pozisyonda olması da son derece doğaldır. Siyasi düzenin altında bir takım ekonomik veya farklı ilişkiler de elbette sorgulanabilecektir. Umarız, siyasetçiler mümkün olduğunca demokrasi sınırları içinde kalırlar ve ikt